UYUŞTURUCU MADDE SUÇLARINDA KULLANICI–TÜCCAR AYRIMI: HUKUKİ KRİTERLER VE UYGULAMADAKİ BELİRSİZLİKLER

Oct, 11 2025 Blog
UYUŞTURUCU MADDE SUÇLARINDA KULLANICI–TÜCCAR AYRIMI: HUKUKİ KRİTERLER VE UYGULAMADAKİ BELİRSİZLİKLER

GİRİŞ

Uyuşturucu madde suçları, ceza hukukunun en karmaşık ve uygulamada en

çok tartışmaya yol açan alanlarından biridir. Bir kişinin uyuşturucu maddeyi kişisel

kullanım amacıyla mı yoksa ticaret amacıyla mı bulundurduğu sorusu, yalnızca verilecek

cezayı değil, aynı zamanda kişinin yargılama sürecinde nasıl değerlendirileceğini de

belirlemektedir. Bu ayrım, Türk Ceza Kanunu’nun 188 ve 191. maddelerinde

düzenlenmiştir; ancak uygulamada birçok belirsizliği beraberinde getirmektedir.

MEVZUAT HÜKÜMLERİ

Bu yazıda, sahada avukatlık yaparken en çok karşılaştılan uyuşturucu madde

davalarında öne çıkan temel bir ayrımı inceleyeceğiz: SANIK, BU MADDEYİ KENDİ

KULLANIMI İÇİN Mİ ALMIŞ, YOKSA TİCARİ BİR AMAÇ MI GÜDÜYOR? Elbette

bu sorunun cevabı yalnızca yargılamanın değil, mahkumiyetin şekillenmesinde de

belirleyici olmaktadır. Uygulamada yaşanılan kafa karışıklıkları, çelişkili kararlar ve bazı

dosyalarda adeta ‘şansa bağlı’ denebilecek hükümler, bu ayrımın ne kadar sorunlu

olduğunu gösteriyor.

Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesi, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal

ve ticaretini ağır ceza yaptırımlarıyla cezalandırmaktadır. Bu madde uyarınca, uyuşturucu

madde satan, başkalarına temin eden ya da bu amaçla elinde bulunduran kişiler 10 yıldan

30 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Buna karşılık 191. madde, kullanmak

amacıyla uyuşturucu madde bulunduran kişilere yöneliktir ve öncelikle tedavi ve denetimli

serbestlik gibi önleyici ve iyileştirici tedbirleri öngörmektedir.

MEVZUAT NE DİYOR?

Türk Ceza Kanunu’nda bu konuyu düzenleyen iki temel madde var: TCK 188

ve TCK 191. 188. madde, uyuşturucu ticaretini düzenliyor ve ağır yaptırımlar içeriyor. 191.

madde ise daha çok kişisel kullanımda kalmış vakalar için. Ancak kanun net gibi görünse

de, bu maddelerin uygulamada nasıl ayrıştığı çoğu zaman tartışmalı hale geliyor

YARGITAY KRİTERLERİ VE İÇTİHATLAR

DOSYA ÜZERİNDEN BU AYRIMI YAPARKEN MAHKEMELER NELERİ DİKKATE

ALIYOR?

Yargıtay, kullanıcı-tüccar ayrımı yapılırken bazı kriterleri esas almaktadır.

Bunlar arasında maddenin miktarı, ambalajlanma şekli, sanığın sosyal durumu ve

ifadeleri gibi unsurlar öne çıkar:• MADDENİN MİKTARI VE AMBALAJLANMA ŞEKLİ: Her zaman belirleyici

olmamakla birlikte ilk bakılan kriterdir ‘Bu kadar maddeyi tek başına kullanamaz’

yorumu çok sık duyduğumuz bir cümledir. Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 16.03.2021 tarihli

kararında (E.2020/5361, K.2021/1589), ele geçirilen maddenin kullanım sınırını aşması ve

paketleme şeklinin satışa uygun olması halinde TCK 188’in uygulanabileceğine karar

vermiştir.

  • HASSAS TERAZİ VE POŞET: Poşetlere ayrılmış madde varsa ‘satışa hazır’ yorumu

geliyor. Yargıtay 20. Ceza Dairesi, 04.02.2022 tarihli kararında (E.2021/4975,

K.2022/841), hassas terazi ve boş kilitli poşet gibi materyallerin bulunmasını ticari kastın

göstergesi olarak kabul etmiştir.

  • SOSYAL VE EKONOMİK DURUM: Bazen sanığın yaşadığı hayat tarzı, geliri ya da

maddeye erişim şekli de dikkate alınıyor. Ceza Genel Kurulu’nun 25.06.2013 tarihli

kararında (E.2012/534, K.2013/15), sanığın yaşam tarzı, uyuşturucuya erişim biçimi ve

maddi durumu gibi faktörlerin bütüncül şekilde değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

  • SANIĞIN İFADELERİ: Sanığın kolluktaki ve mahkemedeki beyanları tutarlı mı? İlk

ifadesinde maddeyi kullandığını söyleyip sonra ‘benim değil’ demesi gibi çelişkiler çoğu

zaman aleyhine yorumlanıyor Kolluk ve mahkeme nezdindeki beyanlar, fiilin niteliğini

belirlemede yardımcıdır; ancak çelişkili beyanlar sanık aleyhine değerlendirilebilmektedir.

UYGULAMADA KARŞILAŞILAN SORUNLAR

  • Miktar kriteri belirgin değil: Kişisel kullanım sınırları yasal olarak net çizilmediğinden,

aynı miktarda maddeyle yakalanan kişiler farklı biçimlerde yargılanabilmektedir.

  • Delil yetersizliğinde mahkumiyet riski: Ticarete ilişkin somut delil bulunmayan

dosyalarda yalnızca madde miktarına bakılarak hüküm kurulması, adil yargılanma hakkını

zedelemektedir.

  • Yargı mercileri arasında farklılık: Aynı olayın farklı mahkemelerce farklı şekilde

değerlendirilmesi, içtihat birliğini bozmaktadır.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Uyuşturucu davaları, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda sosyal yönü çok

güçlü davalardır. Mahkemelerden beklentimiz, sanığın bireysel durumunu da dikkate

alarak, toplumun zararını azaltan ama bireyin de yeniden topluma kazandırılmasını

mümkün kılan kararlar vermeleridir. Yasa koyucuya düşen görev ise kişisel kullanım

sınırını net şekilde tanımlamak ve yargı mercilerine daha uygulanabilir kılavuzlar

sunmaktır. Avukat olarak bizlerin görevi ise müvekkilin yaşam öyküsünü, alışkanlıklarını

ve maddi durumunu somutlaştırarak dosyaya yansıtmak olmalıdır.

Uyuşturucu madde suçlarında kullanıcı-tüccar ayrımının daha öngörülebilir

ve nesnel ölçütlere bağlanması gereklidir. Kişisel kullanım sınırları bilimsel veriler ışığındamevzuata yansıtılmalı, Yargıtay kararlarıyla içtihat birliği sağlanmalı ve TCK 191

kapsamında alternatif tedbirlerin uygulanabilirliği artırılmalıdır. Böylece hem ceza adalet

sistemi hem de bireysel haklar yönünden daha dengeli bir uygulama mümkün hale

gelecektir.

LEX-RUHA HUKUK VE DANIŞMANLIK

AV. ŞÜHEDA SAVAŞ